21 Ekim 2014

"YAŞADIĞIM YÜZYILA AİT HİSSETMİYORUM KENDİMİ"...

Yaşanılan her kötü durumun arkasında sevgisizlik var. Sevgisiz büyüyen insanlar, sevgisizliklerini her an belli eden...
Sevgi her şeyin anahtarı, sevip, sevilmeyi hissedemediğimiz sürece mutsuz olmaya devam edeceğiz.
Kim bilir nerelerde, kimlerde arayacağız suçu, hatayı?
Tek şey mutlu ediyor beni bu hayatta... Sevildiğimi hissettiğim her an, sevgimi hissettiğim her an...
Eğer sevgi varsa hayatımda, benden güçlü, benden mutlu, benden keyifli, benden komik, benden olgun ve benden çocuk, benden hoş ve benden yaratıcı kimse yok sanki...Öyle bir coşmak yok...Öyle bir güç yok...
Sevgi istiyorum sadece, sevgi istedim hep, şefkatle yoğrulmuş, salt çıkarsız, doğal ve gerçek...Güveniyorum hemen... Sevgiyle yaklaşılmışsa eğer... Çünkü sevgiyle yaklaşılıyor ise, en zayıf halkam evet bu, doğru ve en kolay yakalanacağım hassaslığım...
Sevgi insanlarına itinayla yaklaşıyorum ve olağanüstü saygı duyuyorum.Bu durum her zaman böyle oldu çünkü aşkı da onlar yaşayabiliyor dibine kadar, tutkuyu da...Hassaslar çok ve giderek azalıyorlar...Nasıl bir dünya olduk biz ha???
Ne sevgisi, ne aşkı?
Berbat çıkar ilişkileri arasında boğulmaya devam ediyoruz. Her şey bir yada bir çok nedene bağlı planlanıyor. Planlanan aşk olabilir mi hiç? Evet planlanıyor. Ne beklersiniz planlı aşklardan, ilişkilerden hatta sevişmelerden... Sanal dünyaya öyle alışmışsınız ki, eminim bazı geceler kimle seviştiğinizi unutacak kadar batmışsınız bu yanlışın içine...
Size acıyorum ve öfke duyuyorum. Dünyamızı yaşanamaz hale getirdiğiniz için, hayatımızın, güzel ve anlamlı geçebilecek dakikalarını, anlarını yok ettiğiniz için... Mutlu musunuz?
Hiç sanmıyorum...
Sessiz çığlıklarınızı duyabiliyorum...Zavallısınız...Yitirdiniz değil mi insanlığınızı ve dönüş yolu da bulamıyorsunuz.
Yaşadığım yüzyıla ait hissetmiyorum kendimi...
Ahh diyorum mümkün olabilseydi, ahhhh hiç bir şeyim olmasaydı da o sevgi dolu pırıl pırıl insanlarla aynı havayı soluyabilseydim...
İnsanların, insani değerlerini yitirmediği, çok daha mutlu, saygılı...İlişkilerde kadınların tüm zarifliğiyle,kadın olduğunun bilinciyle, nerede durması nerede konuşması gerektiğinin farkında, hoş çok hoş algılandığı... Erkeklerin ise bir kadını hayatlarına katmak için, her yolu denediği, çabaladığı ve daha çok kıymet verebildiği, daha gerçek sevebildiği, daha çok koruma iç güdüleriyle, onlara kocaman kucaklarını sıcacık açabildiği, daha şımartılmamış, kadınlar tarafından bu denli gereksiz ilgiye boğulmamış, adam gibi adam oldukları...
Sevgisiz büyüdünüz değil mi? Anneniz babanız ellerinize birer laptop tutuşturdu, internet, sanal arkadaşlıklar, " like"lar, "online"lar, :)) kahkahaların, duyguların yerini alan noktalamalar ...
Ne beklenebilir ki, ne verdiniz ne bekliyorsunuz? Budur ve bu durumu aratacak ilerleyen yıllar...
Yazık, çok üzülüyorum çünkü gerçek sevginin anlamını hiç bir zaman anlayamayacaksınız.
Yazık, sevdiğiniz biriyle sadece ama sadece aylar sonra yanızca elele tutuşmak ne demek hiç bir zaman anlayamayacaksınız.O keyfi bilemeyeceksiniz...
Bizler, yani orta yaş bizim jenerasyon, işte bunların hepsini yaşadık, az da olsa tattık ve işte bu yüzden şimdi gelinen nokta bize çok ağır geliyor. Bunu da anlayabilmeniz zor. Anlamanızı da beklemiyorum.
Yine söylüyorum, hep söyleyeceğim. Yaşadığım yüzyıla ait hissetmiyorum kendimi...Sessizliğe bürünmem de bu yüzden, suskunluğum, hırçınlığım, öfkem de...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder