11 Ekim 2012

KAPILAR İŞTE BÖYLE KAPANIYOR...

Kapılarımızı nasıl bu kadar sıkı sıkı kapadık hatırlıyor muyuz?
 Farkında olarak da olmaz ki bu tür durumlar...Tek bir olayla da olmaz...
Birikmiş işte...
Çok zor...Aralayamıyoruz bile...
Aralamaya çalışanı da itiyoruz.
Sonra çok mutsuz oluyoruz...Mutsuzuz da...
Neden kimseler giremiyor hayatımıza?
Neden asla?
Neden istesek de olmaz?
Bu kadar mı yaralı ruhumuz?
Bu kadar mı üzmüşler yada üzülmüşüz?
Üzmelerine de üzülmeye de biz izin vermiyor muyuz aslında?
Üzmüşler çünkü biz ses çıkarmamışız...
Üzmüşler çünkü bizi üzecek potansiyelde insanlarmış.
Peki onları da biz seçmemiş miyiz?
Biz seçmişiz...Onlar bize yaklaşmışsa bile, biz de karşılık vererek yol vermemiş miyiz onlara?...
Şimdi ne olacak peki?
Tamam canımız yandı...
Tamam çok acı ödendi bazı bedeller...
Tamam hak görüyoruz  mutlu olmayı kendimizde.
Tamam yalnız da mutlu olabileceğimizi savunuyoruz sürekli...
Gerçekten inanıyor muyuz acaba?
Kendi söylediğimize biz inanıyor muyuz?
İnanmıyoruz...
Sahte inanışlar bunlar...
Sahte mutluluklar...
Yalnızlığı hiç de sevmiyoruz öyle değil mi?
Hatta fazlasıyla da paylaşmayı seviyoruz...
Peki ama kime güvenip kapılarımızı açacağız?
Kim bize sevgiyi, sevilmeyi, dokunmanın güzelliğini, birini özlemeyi, kucaklamanın keyfini, beraber gülebilmeyi, beraber ağlayabilmeyi vs.yeniden hatırlatacak?
Kimin omzuna güvenle başımızı koyabileceğiz?
Güveni çok kolay yitiriyoruz ama yeniden kazanmak hiç de kolay olmuyor.
Çağın hastalığı yalnızlık...
Herkes yalnız...
Herkes mutsuz...
Herkes sahte...
Çevrenizdeki insanların yüzde kaçı net, açık, güvenilir,paylaşımcı ve sevgi dolu?
Çok olamaz...Bu yüzyıl insanı net değil, içten hiç değil...Sevgiyi bilmiyor ve bilmediği şeyi de gösteremiyor.
İki günlük beraberlikleri sevgiyle karıştırıyor. Sexi sevgiyle, aşkla karıştırıyor...
Yaşadığını sevgi sanıyor...
Kim kimle belli değil. Mekanik bir hayat sürüp gidiyor...
Bugün tanışıp, gecesinde birlikte olup, sevgiyi yakaladığını sananlar dolu etrafta...
Nasıl bir yanılgıdır?
Nasıl bir mutluluk oyunu oynanıyor?
Ruhlarından, vücutlarından, duygularından bu denli uzaklaşarak, nasıl mutluyuz yanılgısıyla yaşayabiliyorlar?
Nasıl, nasıl, nasıl......????
Kendinize dürüst olun lütfen...
Dürüst olun..........




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder